
HIRSIZLIK
-
Hırsızlık yapmak, baÅŸkasının hakkını yemektir. Hakkı olmayan bir ÅŸeyi, baÅŸkasına ait bir malı izinsiz almak yani hırsızlık, insan onuru ile baÄŸdaÅŸmayan kötü bir davranıştır. Hırsızlık toplumdaki huzur ve güvene zarar verir, insanları endiÅŸeye sevk eder. Bireylerin kendini güvende hissetmemesine sebep olur.
-
Bir toplumda hırsızlık yaygınlaşırsa hiç kimse evinde rahat uyuyamaz. Hırsızlık toplumda birlik ve beraberliÄŸi, kardeÅŸliÄŸi engeller.
-
Kavgaların hatta cinayetlerin artmasına sebep olur.
-
Hırsızlık insanları haksız kazanca yönlendirir, tembelliÄŸe, kolay para kazanmaya alıştırır, toplumda üretimi ve geliÅŸmeyi engeller. Bütün bu sebeplerle hırsızlık dinimizde haramdır.
-
Yüce dinimiz Ä°slamiyet baÅŸta hırsızlık olmak üzere her türlü haksız kazancı yasaklar.
-
Kur’an-ı Kerim’de Rabb’imiz (c.c.) ÅŸöyle buyurur: “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hâli müstesna,
mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Åžüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.” (Nisâ suresi, 29. ayet.)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bir hadisinde, “Kim haksız iddiada
bulunur, kendisinin olmayan bir ÅŸeyi kendisinin yapmaya çalışırsa bizden deÄŸildir. O, cehennemdeki yerine hazırlansın.” buyurarak hırsızlık yapanların cehennemde ceza göreceklerini belirtmiÅŸtir.
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
Ä°slamiyet hırsızlığı haram saymış, insanları çalışıp helal kazanç elde etmeye yönlendirmiÅŸtir.
​
​
​
​
-
Kur’an-ı Kerim’de hırsızlık açık bir ÅŸekilde yasaklanır ve hırsızlık yapan kiÅŸilerin cezalandırılması emredilir.
-
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de hırsızlığın toplumları felakete sürükleyen büyük bir kötülük olduÄŸunu ifade etmiÅŸtir. Bu kötülüÄŸü iÅŸleyenlerin mutlaka hak ettiÄŸi cezayı görmesi gerektiÄŸini belirtmiÅŸtir.
-
Kendisi de bu konuda tavizsiz davranmıştır. Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında ileri gelen soylu ailelerden birine mensup bir kiÅŸi hırsızlık yapmış ve suçu sabit olmuÅŸtu. Bazı kiÅŸiler, onun affedilmesini saÄŸlamak için Üsame
b. Zeyd’i (r.a.) Hz. Peygamber’e (s.a.v.) aracı olarak gönderdiler. Çünkü Hz. Peygamber’in (s.a.v.), çok sevdiÄŸi Üsame’yi (r.a.) kırmayacağını düÅŸünüyorlardı. Üsame (r.a.) durumu Hz. Muhammed’e (s.a.v.) aktarınca Resulullah (s.a.v.) çok kızdı ve ashabını toplayıp ÅŸöyle buyurdu: “Sizden önceki toplulukların helak olmasının sebebi ÅŸudur: Onlar, içlerinden itibarlı, güçlü biri suç iÅŸleyince cezalandırmazlardı. Zayıf biri suç iÅŸlediÄŸinde ise onu hemen cezalandırırlardı. Allah’a yemin ederim ki hırsızlık yapan kızım Fâtıma olsa onun da elini keserdim.”
-
Müslüman, helal kazanca çok önem verir ve çalışıp emek harcayarak rızkını kazanmaya gayret eder.
-
BaÅŸkasının malına asla el uzatmaz. Hırsızlığın hem büyük bir günah hem de Müslümana yakışmayan kötü bir davranış olduÄŸunu aklından çıkarmaz. Tarlada, baÄŸda, bahçede, pazarda, nerede olursa olsun hiç kimsenin hakkını yemez. Allah’tan (c.c.) korkar. Çünkü hırsızlık yapan kiÅŸi kul hakkı yemiÅŸ olmaktadır.
-
Kul hakkı ise Allah’ın (c.c.) kesinlikle affetmeyeceÄŸi günahlardandır. Dolayısıyla bilerek ya da bilmeyerek baÅŸkasının hakkını yiyen kiÅŸinin,
dünyadayken mutlaka hakkını yediÄŸi kiÅŸiyle helalleÅŸmesi gerekir. Bunu yapmazsa ahirette çok daha zor, çetin bir hesaplaÅŸma ile karşı karşıya kalacaktır.


